“Fethiye’de Yüksek Rant Ekolojik Kıyım”

“Fethiye’de Yüksek Rant Ekolojik Kıyım”
Fethiye Kent Konseyi Ekoloji Meclisi son 6 ayda Fethiye’de yaşanan gelişmelerin ekolojik olarak kıyıma neden olacağını belirterek, kararlara itiraz edildiğini, yapılan basın açıklamasında duyurdu.
Açıklamada ekolojik krizler karşısında toplumların uyanması ve birey olarak herkesin sorumlu olduğu belirtildi.
Fethiye’de yüksek rantın ve ekolojik kıyım diye belirtilen güncel konular şu şekilde:
Aksazlar’da Marina,
Kelebekler Vadisi’nde satatü değişikliği,
Sümbeki Koyu’nda kıyı ve orman tahribi,
Aktaş’ta kıyı ve orman tahribi,
Konu İle Alakalı itiraz dilekçesinde şu başlıklar yer aldı.
- “Doğa temelli çözümler ile” ibaresinin plan hükümlerine işlenmediği,
- Söz konusu ilave maddelerin plan hükümlerine işlenmediği ve bu nedenle plan hükümleri ile gerekçe raporu arasında tutarsızlıklar bulunduğu
- Planlama bölgelerinde “Taşıma Kapasitesi Raporu” hazırlanması gerektiği,
- İlave tesisler planlanırken çevresel kriterlerin dikkate alınmadığı,
- İlave planlanan tesisler kurulduktan sonra bölgenin çevresel açıdan nasıl etkileneceğine ilişkin herhangi bir çevresel etki değerlendirmesinin yapılmadığı ve plan hükümlerinde alınacak önlemlerle ilgili bilgi verilmediği,
- Bütüncül bir kıyı planlama çalışmasında kıyı işgallerine ve kıyıda yer alan özel sektör yatırımlarının kamusal erişimi engellemesine yönelik önlemlerin tarif edilmediği,
Fethiye Kent Konseyi Ekoloji Meclisi’nden yapılan basın açıklaması:
“Fethiye’nin Deniz Ve Kıyı Koruma Alanlarını Tehdit Eden Projelere Yönelik İtirazlarımız”
“Doğa koruma hareketinin ve felsefesinin öncülerinden Aldo Leopold:
“Ekolojik açıdan etik, var olma mücadelesinde hareket özgürlüğüne getirilen bir kısıtlamadır”
der ve yine şöyle devam eder;
“Geleneksel doğa koruma eğitimi etik açıdan “neyin doğru neyin yanlış olduğunu tanımlamıyor, hiçbir yükümlülük getirmiyor, özveri çağrısında bulunmuyor, var olan değerler felsefesinde hiçbir değişiklik gerektirmiyor. Toprağın kullanımı açısından yalnızca kişisel çıkarların kollanmasını teşvik ediyor”
Küresel ölçekte yaşanan ekolojik krizler karşısında toplumların uyanması ve bireylerin düşünsel bir devrimi önce kendilerinden başlatması gerektiği açıktır. Bugün yaşadığımız her sorunda, birey olarak sorumluluğumuz olduğu unutulmamalıdır.
Uzun bir süredir Fethiye kenti için üretilen her proje yüksek rantın ve ekolojik kıyımın bir örneği haline gelmiştir. Son 6 ay içinde yaşanan gelişmeler de bunun değişmeyen örneklerndendir. Durum şöyle özetlenebilir:
“Aydın-Muğla İlleri 1/50.000 Ölçekli Bütünleşik Kıyı Alanları Planı” Bakanlıkça 2020 yılında onaylanmış ve askıya çıkarılmıştır. Ancak yapılan itirazlar üzerine revize edilerek 26.03.2023 tarihinde yeniden onaylanmış ve askıya çıkarılmıştır. İlgili kurumlar ile Fethiye Kent Konseyi bünyesindeki ilgili sivil toplum kuruluşlarınca incelenen raporun yine bilimsel temellerden uzak, genel ifadelerle kapasite artışları, kıyıların yapılaşmasına neden olacak statü değişiklikleri ve tesisler içerdiği görülmüştür. İtiraz süresi biten ve artık 60 günlük dava açma sürecinde olan Bütünleşik Kıyı Alanları Planı’nın, bu hali ile kentin ekolojik krizlerini geri döndürülemez noktalara getireceği açıktır. Şöyle ki:
Bütünleşik Kıyı Alanları Planında; Fethiye Alt Bölgesi olarak ifade edilen Dalaman Çayı ile Ölüdeniz Kıdrak Mevkii’ne kadar olan denizel alan ile kıyı ve etkileşim içerisindeki karasal alanda mevcut tesis kapasitesi ve çevresel durumu (deniz suyu kalitesi, mevcut kirlilik yükü, toplam azot, toplam fosfor) dikkate alınmadan, mevcut tesislere ilave olarak; Fethiye Merkez Alt Bölgesi için “Öncelikli Tesis” kapsamında 500 kapasiteli yat limanı, 1 adet kurvaziyer liman, 1 adet yat çekek ve imalat yeri ve su sporları faaliyet ve tesisleri yer almıştır.
Fethiye’nin körfezinde ve tüm kıyılarında yaşanan çok boyutlu sorunlarına çözümünler içermesi beklenen Bütünleşik Kıyı Alanları Planının, bilimsel temelli ve koruma öncelikli olması şarttır. Bu nedenle ilgili planın koruma ve sürdürülebilir kullanım önceliklerini gözeterek ve yönetişim ilkeleri ile revize edilmesi gereklidir. Yapılan itirazların dikkate alınmaması halinde, Fethiye Kent Konseyi olarak, kurum ve kuruluşlarca açılacak davaların tarafı olacağımızı bildiririz.
Bütünleşik Kıyı Alanları Planı henüz askıdan inmişken ve içeriği koruma önceliklerinden uzak olduğu için yeniden itirazlara uğramış ve süreç devam ederken; diğer yandan yine koruma öncelikleri ile hazırlanması gereken ve henüz tamamlanmamış olan Fethiye- Göcek Özel Çevre Koruma Bölgesi Yönetim Planı çalışmaları devam ederken, kentin bütün hassas ekosistemleri rant odaklı projelere ve uygulamalara konu olmaktadır. Şimdilik güncel başlıklar:
- Aksazlar’da Marina,
- Kelebekler Vadisi’nde satatü değişikliği
- Sümbeki Koyu’nda kıyı ve orman tahribi
- Aktaş’ta kıyı ve orman tahribi
Mesire yeri statüsünden konaklamalı/konaklamasız orman kampı statüsüne dönüşen Sümbeki Koyu ve Aktaş’ın bulunduğu bu iki hassas alan, çok değil en fazla bir yıl içinde yapılaşamaya konu olacaktır.
Yine, Fethiye Körfezi ve körfezle ilişkili ekosistemler üzerinde, 2019 yılında en yüksek düzeyde etkileri görülen deniz kirliliği, ekolojik bir krizin içinde olduğumuzu göstermiş, halk sağlığını tehdit eden bu süreç beraberinde kentimizin ekonomisi açısından da olumsuz sonuçlar yaratmıştır. Körfezi kirletici unsurlarla dolduran etkenlerin önlenmesi ve dip çamurunun temizlenmesi konusunda hiç bir somut adım atılmamışken, Fethiye Körfezi içerisinde (Aksazlar koyu) 500 kapasiteli marina projesi ile kapasite artışı, denizde, kıyıda ve karadaki etkileşim alanlarında doğal olarak geri döndürülemez tahribatlara sebebiyet verecektir.
Özetle;
- Bütünleşik Kıyı Alanları Planındaki yapılaşma derecelendirmesi; bölgemize has biyoçeşitlilik, tarihi ve kültürel değerler (sit alanları, tabiat parkları, Fethiye – Göcek ÖÇK bölgesi gibi özel statüler) dikkate alınarak ve bütüncül bir yaklaşımla koruma öncelikleri gözetilerek, yürürlükteki tüm mevzuatlara ve taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelere uygun olarak yeniden tespit edilmelidir.
- Planlanan tesislerden kaynaklanacak çevresel etkilerin neler olacağı ve bunları önlemeye yönelik alınacak tedbirlerin neler olması gerektiği açık ve net bir şekilde plan hükümlerine işlenmelidir.
- İlave tesislere ilişkin atık kabul tesisleri, afet tahliye planları gibi çevreci, sürdürülebilir tesislerle birlikte plana işlenmesi ve planlama bölgeleri için deniz seviyesi yükselmesi, yangın vb. risk ve tehlike analizlerinin yapılarak plan raporlarına eklenmesi gereklidir.
Fethiye Kent Konseyi olarak, yukarıda listelenen sorunlara ilişkin gerekli itirazlarımızı yapmaya, yereldeki STK’ları ve yerel halkı konuyla ilgili bilgilendirmeye devam edeceğiz. Kentimizde yaşanan sorunların bütüncül bir bakışla ele alınması ve çözülmesi için gerekli tüm işbirliklerine de hazırız.
Kamuoyuna saygılarımızla.”
Fethiye Kent Konseyi tarafından oluşturulan itiraz dilekçesi:
Aydın-Muğla İlleri 1/50.000 Ölçekli Bütünleşik Kıyı Alanları Planına İlişkin
Fethiye Kent Konseyi Ekoloji Meclisi’nin Görüşü
Muğla Valiliği, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’nün internet sitesinde yapılan duyuru ile (https://mugla.csb.gov.tr/aydin-mugla-illeri-1-50.000-olcekli-butunlesik-kiyi-alanlari-plani-duyuru-439558); Aydın-Muğla İlleri 1/50.000 Ölçekli Bütünleşik Kıyı Alanları Planı”nın 26.03.2023 tarih ve 6081397 sayılı Bakanlık Olur’u ile onaylandığı belirtilmiş, söz konusu plan 30 gün süre ile askıya çıkmış ve 19.04.2023 tarihinde itiraz süresi sona ermiştir. Bu süre içinde ilgili kurum kuruluşlar itirazlarını Bakanlığa bildirmiş ve bu tarihten itibaren 60 günlük dava süreci başlamıştır.
2020 yılında askıya çıkarak itirazlar nedeniyle revize edilen planın aşağıda açıklanan gerekçeler ile;
- 3621 sayılı Kıyı Kanunu ve ilgili yönetmeliklerine,
- 3194 sayılı İmar Kanunu ve ilgili yönetmeliklerine,
- 2872 sayılı Çevre Kanunu ve ilgili yönetmeliklerine,
- Fethiye-Göcek 1/25 000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Revizyonu ve Plan Hükümleri ile şehircilik ilke ve prensiplerine,
- Bakanlığınızca 2007 yılında hazırlatılan ODTÜ Sivil Deniz Mühendisliği Araştırma Merkezi tarafından yürütülen ‘Göcek Körfezi Deniz Üstü Araçları Taşıma Kapasitesi Belirlenmesi Raporu’na,
- 2010 yılında bakanlık tarafından yürürlüğe sokulmuş ‘Göcek Körfezi ile Göcek
- Dalaman Koyları Koruma ve Kullanma Usül ve Esasları’na,
- ‘Fethiye-Göcek Özel Çevre Koruma Bölgesi Göcek-Dalaman Koylarında Tekne Bağlama Sisteminin İşletilmesi Fizibilite Analizi’ne,
- ‘Fethiye-Göcek Özel Çevre Koruma Bölgesinde Gemilerden Kaynaklanan Kirliliği Önlemek İçin Mevzuat ve Altyapı Değerlendirmesi Raporu ve Eylem Planı’na,
- Gemi Kaynaklı Deniz Kirliliğini Önleme konusunda taraf olduğumuz ve tazminat yükümlülüğü doğuracak uluslararası sözleşmelere uygun olmadığı açıktır.
Ayrıca, ilana çıkılan planın uygulaması halinde kara ve deniz ekosistemlerinde geri dönülmez tahribatlar yaratacağı açıktır.
2023 yılında yeniden askıya çıkan plana ilgili kurumlar ve Fethiye Kent Konseyi bünyesindeki sivil toplum kuruluşlarınca yapılan itirazlarda, aşağıdaki hususlar belirtilmiştir. Özetle:
- Gerekçe Raporunun 7. Sayfasında; “İklim değişikliğine dirençli kıyı yapıları yapılmasını sağlamak amacıyla “2.3 Plan bütününde belirlenmiş olan 1., 2. ve 3. öncelikli bölgelerde kıyı koruma yapıları şamandıralar, güneşlenme, rekreatif ve sportif amaçlı iskeleler, yolcu indirme/bindirme iskeleleri, turizm amaçlı sökülebilir kıyı tesisleri ve iskeleleri, kullanım amacına uygun olarak; morfolojik yapı, mevcut iskele ve tesisler arası uzaklık, kıyı arkası mülkiyet dokusu, deniz derinliği gibi fiziksel özellikler dikkate alınarak doğa temelli çözümler ile dolgu yapılmaksızın ilgili mevzuat kapsamında yetkili/ilgili idarelerce değerlendirilerek yapılabilir.” şeklinde yeniden düzenlenmiş” denmekte iken “doğa temelli çözümler ile” ibaresinin plan hükümlerine işlenmediği,
- Gerekçe Raporunun 9 ve 10. Sayfalarında; iklim değişikliğine bağlı olarak ülkemizde yaşanan afet olaylarının etkilerini ez aza indirebilmek amacıyla “Afetlere ve İklim Değişikliğine Bağlı Muhtemel Risklere İlişkin Hükümler” başlığı oluşturularak 6.2.42, 6.2.43, 6.2.44, 6.2.45 hükümleri bu başlık altına taşındığı ve plan hükümlerine ilave madde olarak 6.2.49, 6.2.50, 6.2.51, 6.2.52, 6.2.53, 6.2.54, 6.2.55, 6.2.56, 6.2.57, 6.2.58 maddelerinin eklendiği belirtilmekte iken, söz konusu ilave maddelerin plan hükümlerine işlenmediği ve bu nedenle plan hükümleri ile gerekçe raporu arasında tutarsızlıklar bulunduğu,
- Mevcutta bulunan tesislerin kapasiteleri dikkate alınmadan yat limanı, balıkçı barınağı, yat çekek yeri ve imalat yerleriyle ilgili ilave tesisler önerildiği, önerilen ilave tesisler ve kapasitelerinin “Taşıma Kapasitesi Raporu” vb. herhangi bir bilimsel çalışma dayanak alınmadan öneriye yönelik olduğu, sağlıklı bir planlama yapılabilmesi için planlama bölgelerinde “Taşıma Kapasitesi Raporu” hazırlanması gerektiği,
- İlave tesis planlanan bölgeler için “Kıyı Yapıları Uzman Değerlendirme Raporu”, “Sahil Şeridi Batimetrik ve Oşinografik Ölçümler Uzman Değerlendirme Raporu” ve “Deniz Ekosistemi Uzman Değerlendirme Raporu” hazırlandığı görülmekte iken planlama bölgelerinin çevresel açıdan mevcut durumlarını (deniz suyu kalitesi, mevcut kirlilik yükü, toplam azot, toplam fosfor vb.) bilimsel olarak değerlendiren herhangi bir raporun hazırlanmadığı ve bu nedenle ilave tesisler planlanırken çevresel kriterlerin dikkate alınmadığı,
- Kıyıları, etkileşim alanı ile birlikte tüm sektörel faaliyet ve planları, sosyal ve ekonomik konuları da içerecek şekilde bütünleşik bir yaklaşımla ele alan; kıyı alanlarındaki fonksiyon ve faaliyetler ile kıyı alanlarına yönelik hedefler arasındaki uyumu sağlayan; sürdürülebilir gelişme ilkesi doğrultusunda, kıyı ekosisteminin korunmasını ve doğal kaynakların kullanımını gözeten; ulaşım türleri ile ilgili kıyıda yapılması gerekli altyapı tesislerini içeren; koruma ve kullanma dengesini sağlayacak biçimde mekânsal hedef, strateji ve eylem önerilerini ve yönetim planını kapsayan; stratejik planlama yaklaşımı çerçevesinde ilgili kurum ve kuruluşlar ile işbirliği içinde hazırlanması beklenen Aydın-Muğla İlleri 1/50.000 Ölçekli Bütünleşik Kıyı Alanları Planı’nda yer alan ve ilave planlanan tesisler kurulduktan sonra bölgenin çevresel açıdan nasıl etkileneceğine ilişkin herhangi bir çevresel etki değerlendirmesinin yapılmadığı ve plan hükümlerinde alınacak önlemlerle ilgili bilgi verilmediği, örneğin:
Fethiye Körfezi ve körfezle ilişkili ekosistemler üzerinde, 2019 yılı Mayıs ayında başlayan ve Ekim ayına kadar en yüksek düzeyde etkileri görülen deniz kirliliği, ekolojik bir krizin içinde olduğumuzu göstermiş, halk sağlığını tehdit eden bu süreç beraberinde kentin ekonomisi açısından da olumsuz sonuçlar yaratmıştır. Geçtiğimiz 50 yıl boyunca, Fethiye Körfezi’nde meydana gelen yapısal değişimleri tespit edebilmek ve kirlilik yaratan faktörleri belirlemek amacıyla sayısız toplantı ve görüşme ile az sayıda bilimsel çalışma yapılmıştır. Körfezi kirletici unsurlarla dolduran etkenlerin önlenmesi ve dip çamurunun temizlenmesi konusunda 2018 yılında, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından, Fethiye Körfezini Temizleme Projesi hazırlandığı söylenmiş; 2019 yılında, yine aynı Bakanlık tarafından Fethiye Körfezi hakkında fizibilite çalışmalarının tamamlandığı, yerel seçimlerin bitiminde ivedi olarak çalışmalara başlanacağını bildirmiştir. Ancak bugüne kadar konuyla ilgili herhangi bir çalışma başlatılmamıştır.
Buna karşın Bütünleşik Kıyı Alanları Planında; Dalaman Çayı ile Ölüdeniz Kıdrak Mevkii’sine kadar olan denizel alan ile kıyı ve etkileşim içerisindeki karasal alanda (ki Bütünleşik Kıyı Alanları Planında Fethiye Merkez Alt Bölgesi olarak nitelendirilmiştir) mevcut tesis kapasitesi ve çevresel durumu dikkate alınmadan, mevcut tesislere ilave olarak Fethiye Merkez Alt Bölgesi için 500 kapasiteli yat limanı, 1 adet kurvaziyer liman, 1 adet yat çekek ve imalat yerinin su sporları faaliyet ve tesisleri “Öncelikli Tesis” yer almıştır.
2012 yılında Deniz Koruma Alanlarında yapılan bilimsel temelli bir çalışmada; Tekne taşıma kapasitesi: “bir kıyı/deniz alanının fiziksel, ekolojik, ekonomik ve sosyo-kültürel yapısında bozulmalara yol açmadan ve yerel halk ile kullanıcı/ziyaretçi memnuniyet kalitesinde kabul edilemez bir azalmaya neden olmadan aynı anda kullanılabilecek teknelerin azami sayısı” olarak tanımlanmıştır. İlgili çalışmada; Fethiye Körfezi için Gerçek Taşıma Kapasitesi (GTTK) , maksimum 1657 tekne olarak belirlenmiştir. Ancak aynı çalışmada, Deniz ve Kıyı Koruma Alanları yönetiminde dikkate alınması gereken kapasitenin Etkin Tekne Taşıma Kapasitesi (ETTK) olması gerektiği belirtilmiştir ve bu kapasite Gerçek Taşıma Kapasitesi’nden çok daha düşüktür.
Fethiye Körfezi, yılın farklı dönemlerine göre değişmekle birlikte yüksek sezonda (Temmuz ve Ağustos aylarında) yaklaşık 4000 yat kapasitesine ulaşmaktadır ve bu haliyle körfez için öngörülen sınır çoktan aşılmıştır. Plan kapsamındaki alanlarda analizler sonucu elde edilen verilere göre olası bir kapasite artışı denizde, kıyıda ve karadaki etkileşim alanlarında doğal olarak çok büyük bir tahribata sebebiyet vereceği açık olup, bu artışların altyapı sorunlarını da beraberinde getireceği mutlaka değerlendirilmelidir.
Planlanan söz konusu tesislerin faaliyete geçmesi durumunda Fethiye Körfezi’ndeki kirliliğin ciddi seviyelere ulaşarak deniz suyu ve deniz ekosistemi üzerinde geri döndürülemez tahribata neden olacağı açıktır. Bu kapsamda, Fethiye Merkez Alt Bölgesinde planlanan ve ekosistem için büyük bir risk oluşturacak tesisler için mevcut çevresel durum ve etkilenebilirlik analizi yapılmadığı,
- Fethiye kıyıları değerlendirildiğinde orman alanları ve kıyıların doğrudan halkın rekreatif kullanımlarının ön plana çıktığı alanlar olduğu göze çarpmaktadır. Ancak bu alanlarda 1. öncelikli bölge ve tesislerin planlanması toplumun rekreatif faaliyetlerinin engellenmesini sağlayacaktır. Bu durum Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin Bütünleşik Kıyı Alanları Planlarına Dair Esasları içeren 29. Maddesinin 1/b bendinde belirtilen hususlara aykırılık teşkil etmektedir. Plan bütünü değerlendirildiğinde sürdürülebilir koruma çerçevesinde, doğal kaynakların korunması ve kıyı ekosistemini öncelemesi beklenen planın, kıyılarda turizm yatırımları ve yapılaşma odaklı geliştirildiği düşünülmektedir. Ayrıca önceliklendirmede doğal ve kültürel özelliklerin göz önünde bulundurulması gerekirken sadece yapılaşma ve sektörel faaliyetlerin esas alındığı görülmektedir. Kıyı alanlarında yaşanan ikincil konut yoğunluğuna ve bu yapılaşmanın yol açtığı; doğal kaynakların kapasite üstü kullanımı, çevre sorunları ve kentsel sosyal ve teknik altyapı problemlerine ilişkin araştırmaların eksik olduğu ve bu sorunların çözümüne yönelik stratejilerin geliştirilmemiş olduğu görülmektedir. Plana konu olan kıyı alanlarında ciddi ölçüde turizm tesisleri ve ticari birimlerin işgallerinin söz konusu olduğu ve bu işgallerin kıyı alanlarına kamusal erişimi engellediği uzun bir süredir deneyimlenen bir durumdur. Bütüncül bir kıyı planlama çalışmasında kıyı işgallerine ve kıyıda yer alan özel sektör yatırımlarının kamusal erişimi engellemesine yönelik önlemlerin tarif edilmediği,
- Planda öncelikli tesis olarak belirlenen alanların birçoğunda tariflenen tesis ve faaliyetlerin doğal özellikler dikkate alındığında gerçekleştirilmesinin mümkün olamayacağı açıktır. Nitekim arkeolojik sit alanları, doğal sit alanları, orman alanları, milli park ve sulak alanlar, önemli doğa alanları, askeri yasak bölgeler, doğal ve ekolojik yapısı korunacak alanlar, yaban hayatı koruma alanları vb gibi büyük ölçüde yapı yasaklı alanların yer aldığı alanların etkileşiminde 1. öncelikli bölge ve tesislerin planlanması tezat oluşturmaktadır. Bu durum planın analizlerinde ve plan kararlarında eksiklikler olduğunun açık bir göstergesidir. Revizyonu yapılan plan haritalarında biyoçeşitlilik için önem arz eden bölgelerde, yapılaşma bölgesi kriterlerinin yapılaşmaya elverişli olacak yönde değiştirildiği görülmüştür. Bu planın “6.2.10. Bu planda 1. ve 2. öncelikli bölge olarak gösterilmiş olsa dahi, çevresel hassasiyeti yüksek, turizm potansiyeli bakımından marka değeri olan ve korunması gereken alanlarda (Kelebekler Vadisi, Kabak Koyu, Güzelçamlı-Karine Gölü-Güllük Deltası-Dalyan Boğazı- Kaya Mezarları – İztuzu Plajı – Sarıgerme – Knidos) kıyı yapısı yapılamaz.” maddesine; biyoçeşitlilik için önem arz eden ve coğrafi özellikleri nedeniyle deprem, yangın, sel vb. doğal afet riskleri açısından yüksek risk kategorisindeki alanlar eklenmelidir. Bu alanlardan aşağıda sıralanmıştır;
- Fethiye Körfezi: Körfezin İnlice – Katrancı arasındaki kıyı kesimi endemik Günlük/Anadolu Sığla Ağacı (Liquidambar orientalis) ormanlarıyla kaplıdır. Bu çevresel hassasiyeti yüksek ve korunması gereken kıyı şeridi de Derecede yapılaşma bölgesi olarak işaretlenmiştir.
- Ölüdeniz Lagünü Tabiat Parkı – Belceğiz Plajı ve Kıdrak Tabiat Parkı: Derecede yapılaşma bölgesi olarak işaretlenmiş olan bu kıyı kesimi çevresel hassasiyeti yüksek ve turizm potansiyeli bakımından marka değeri olan korunması gereken alandır.
- Kelebekler – Faralya – Kabak: Ölüdeniz, Kabak Koyu ve Kelebekler Vadisi de dahil olmak üzere 2020 planında 2. Derece Yapılaşma Bölgesi (turuncu) olarak belirtilmiş iken 2023 paftalarında Faralya Sahili’nden Kabak Koyu’na kadar uzanan kıyı bölgesi, 2. Dereceden 1. Derece yapılaşma tercih edilir bölge olarak değiştirilmiştir. Bu kıyı kesimleri de çevresel hassasiyeti yüksek ve turizm potansiyeli bakımından marka değeri olan korunması gereken alanlardır.
- Yanıklar Çalış Kıyı Alanı (Çalış, Yanıklar, Akgöl sahilleri, Akgöl Sulak Alanı – Çalış Doğa Parkı Sulak Alanı): Nesli tehlike altındaki kuş türlerinin üreme ve yuvalama alanı olan sulak alanlar ile yine nesli tehlike altındaki Caretta caretta deniz kaplumbağalarının üreme ve yuvalama sahili olan alnlar, yapılaşma baskısı ile giderek alanı daraltılmış olan çevresel hassasiyeti yüksek ve turizm potansiyeli bakımından marka değeri olan korunması gereken alanlardır.
- Gerekçe Raporunda yer alan; “3- Plan Açıklama Raporunda” başlıklı “Sektörel Strateji 2: Deniz kaplumbağası ve Akdeniz Foku gibi endemik canlıların üreme dönemlerinde olumsuz etkilenmelerinin önüne geçilmesi sağlamak.” ifadesi ilgili kurumun talebi üzerine “Sektörel Strateji 2: Deniz kaplumbağası ve Akdeniz Foku gibi nesli tehlike altındaki türlerin üreme dönemlerinde olumsuz etkilenmelerinin önüne geçilmesi sağlamak” şeklinde yeniden düzenlenmiş, denilmesine rağmen; “1-Plan Paftaları” bölümünde yer verilen değişiklik öncesi ve sonrası gösterimlerinde 7. Bölge (Fethiye-Seydikemer Bölgesi) dâhilinde kalan Akdeniz Foku Yaşam Alanı sınırlarının bir kısmının 3. Öncelikli Bölge kapsamından 2. Öncelikli Bölge kapsamına alındığı ve koruma-kullanma dengesinin kullanma yönünde bozularak rapor özelinde tutarsız olduğu açıktır. Bununla birlikte öncelikli tesis olarak öngörülmeyen kıyı yapılarının da Bakanlığa sunulacak gerekçe raporları doğrultusunda bu bölgelerde yapılabilmesinin de önünün açıldığı görülmektedir.
- 1.3.5.Ekolojik Durum Sınıfı değerlendirmeleri maddesinde 2013-2014 yıllarında yapılan akademik yayınlar yararlanılmış olduğu görülmektedir. Bu sonuçlara istinaden “Çalışma alanında kıyı alanlarındaki deniz ortamında yapılmış bilimsel çalışmaların sonuçlarına göre belirlenmiş mevcut ekolojik sınıflandırma durumuna göre (zayıf/orta) puanlama yapılmıştır. Toplamda 10 puan üzerinden yapılan değerlendirmede alanın ekolojik sınıf durumu zayıf oldukça kıyı projelerinin yapılabilirliği azalmaktadır.” ifadesi kullanılmıştır. Güncel akademik çalışmalar ışığında, geçen 10 yıl içinde nüfus artışına bağlı yapılaşma baskısı ve son yıllarda sıkça yaşanan orman yangınlarının da bölgenin ekolojik sınıflandırma durumunun hesaplanan değerlerin çok daha altında çıkacağı açık olup bu değerlendirmenin yeniden yapılması gerektiği,
- 8.3. Ekosistem Özellikleri ve Koruma Statüleri maddesinde 7. bölge olarak tarif edilen Fethiye- Seydikemer Bölgesinde yaşayan su ürünleri arasında ahtapot, akya, barbun-tekir, böcek, çıplak, çipura, fangri, ıskarmoz, ıstakoz, iskaroz, istavrit, kalamar, karagöz, karavida, kefal, kılıç, kolyoz, kupes, lahos, lambuka, mercan, orfoz, palamut, sargos, sinagrit, sokkan ve sübye yer almakta olduğu belirtilmiştir. Ancak bölge denizlerinde ve kumsallarında nesli tükenme tehlikesi ile karşı karşıya olan Caretta caretta, Chlelonia mydas türü deniz kaplumbağalarının yaşama ve üreme alanı olduğu belirtilmemiştir. Ayrıca bölge, (Türkiye denizlerinde sayısı 100 bireyden az) nadir Akdeniz Foku (Monachus monachus) yaşama alanıdır. Bu nadir türler deniz ekosisteminin vazgeçilmez bir parçasıdır.
Yine bölgedeki varlığı Tarım ve Orman Bakanlığınca da izlenen ve yaban hayatı ekosistemi içerisinde çok önemli olan nadir karakulak (Caracal caracal) türüne ev sahipliği yapmaktadır. Bu nadir ve hassas türün yaşam alanı ise Muğla ilinde geçtiğimiz yıllardaki büyük ölçekli yangınlar nedeniyle oldukça sınırlı bir alana hapsolmuş durumdadır. Kıyı alanları planlarında yapılaşma statülerinde değişiklik yapılırken mutlaka bu nadir türlerin korunması ön planda tutulmalıdır. Oysa plan hükümlerinin 4.8.3. Ekosistem Özellikleri ve Koruma Statüleri maddesinde 7. bölge olarak tarif edilen Fethiye-Seydikemer Bölgesinde bu türlere yer verilmemiştir.
Bununla birlikte bölge birçok endemik bitki türü bulunmaktadır. Fethiye-Göcek Özel Çevre Koruma Bölgesi floristik açıdan da oldukça zengindir. Alanda yapılan floristik çalışmalar sonucunda 71 familyaya ait 261 cins ve bu cinslere ait de 408 takson tespit edilmiştir. Bu taksonlardan 52’si ülkemize özgü endemiktir. Bunların arasında en çok bilineni ve üstün kamu yararı olan Anadolu Sığla Ağacı (Liquidambar orientalis) ile Kum Zambağı’dır (Pancratium maritimum).
Ayrıca, Çalış Kuş Cenneti ve Karaot Akgöl, kuşların göç yolları üzerinde yer alan ve yuvalama alanı olarak kullandığı sulak alanlar olup Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından yapılan sayımlarda yaklaşık 200’den fazla kuş türü tespit edilmiştir.
Fethiye -Seydikemer bölgesinin tüm ekosistem özellikleri ve doğal afetler yönünden riskleri değerlendirildiğinde 4.8.6. Kıyı Gelişme Stratejileri ile örtüşmediği görülmektedir;
Şöyle ki;
- “Bölgede bulunan Ölüdeniz – Kıdrak, Katrancı, Küçük Kargı ve Ömer Eşen Tabiat Parkları, Ölüdeniz Lagünü, Kelebekler Vadisi gibi doğal değerler korunmalı ve turizme kazandırılmalıdır.” Bahsi geçen alanlarda turizm faaliyetleri kapasitesinin üzerinde devam etmekte hatta tüm bu alanlar aşırı yapılaşma ve kontrolsüz insan faaliyetleri nedeniyle risk altındadır,
- “Deniz kaplumbağaları yaşam alanlarında yönetim planları hazırlanmalıdır.” denilmektedir. Oysa bölgedeki mevcut deniz kaplumbağası popülasyonu Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca her yıl düzenli olarak izlenmektedir. Ayrıca uluslararası sivil toplum kuruluşları ve üniversiteler de izleme çalışmaları yapmakta ve her yıl düzenli olarak Bern Komitesine rapor sunmaktadır. 20 seneyi aşan bir süredir izleme çalışmaları yapılan ve koruma önerileri getirilen bu hassas alanlarda yaşanan asıl sorun, tam da bu planda teşvik edilen yapılaşma ve beraberinde getireceği kullanım baskılarıdır. Kumsalların ve kıyı şeritlerinin 1. ve 2. Derece yapılaşmaya elverişli hale gelmesi ile birlikte mevcut deniz kaplumbağaları yaşama alanları koruma ve izleme çalışmalarını tamamen işlevsiz hale getirecektir.
- “Ölüdeniz – Belceğiz- Kıdrak Turizm Merkezinde alternatif turizm çeşitleri
belirlenmelidir ve kıyının etkin kullanımı sağlanmalıdır.” Bahsi geçen “kıyıların etkin kullanımından” kasıt yoruma açıktır. Söz konusu kıyılarda turizm faaliyetleri yaygın, kapasite üstünde ve kaçak yapılaşma ile saldırgan bir halde sürdürülmektedir.
Plandaki yapılaşma derecelendirmesi bölgeye (Fethiye-Seydikemer) has biyoçeşitlilik, tarihi ve kültürel değerler (sit alanları, tabiat parkları, Fethiye – Göcek ÖÇK bölgesi gibi özel statüler) dikkate alınarak yeniden tespit edilmelidir. Planlanan tesislerden kaynaklanacak çevresel etkilerin neler olacağı ve bunları önlemeye yönelik alınacak tedbirlerin neler olması gerektiği açık ve net bir şekilde plan hükümlerine işlenmelidir. İlave tesislere ilişkin atık kabul tesisleri, afet tahliye planları gibi çevreci, sürdürülebilir tesislerle birlikte plana işlenmesi ve planlama bölgeleri için deniz seviyesi yükselmesi, yangın vb. risk ve tehlike analizlerinin yapılarak plan raporlarına eklenmesi gerektiği açıktır.
Sonuç olarak “Aydın-Muğla İlleri 1/50.000 Ölçekli Bütünleşik Kıyı Alanları Planı”na ait Plan Açıklama Raporun”da önerilen yapılaşma alanları ve kapasite artışları, ekosistem üzerinde geri döndürülemeyecek tahribatlar yapacaktır. Planlama alt bölgelerinde yapılaşma, kullanım ve kapasite açısından, mevcut ekolojik koşullar ve afet riskleri dikkate alınarak yeniden değerlendirilmesi gerektiği açıktır. Bu süreçte ilgili kamu kurumları ve bölgeye ilişkin bilimsel çalışmalar yapan üniversiteler ile Sivil toplum Kuruluşları ile işbirliği yapılmalıdır.
Kamuoyuna saygılarımızla duyururuz.
FETHİYE KENT KONSEYİ EKOLOJİ MECLİSİ